• Kamulaştırma (İstimlak ) Davaları
  • Kamulaştırma Kanununda Yapılan Değişiklikler ile Hedeflenen Amaçlar
  • Kamulaştırılan malın geri alınması davası
  • İmar Planları ileTaşınamazlara İmar izni verilmemesi ve İmar planı İptali Davaları
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi` ne Müracaat
  • Yabancı Uyruklu Gerçek Kişilerin Türkiye`de Taşınmaz edinmeleri
  • Taşınmaz mal zilyedliğinin idari yönden korunması
  • 2B Orman Arazilerinin Hukuksal Durumu
  • Ecrimisil Davası
  • Anonim Şirketlerde Ana Sözleşme
  • Vakıflar ve Ticari İşletme İşleten Vakıflar
  • Markaların Korunması ve Haksız Rekabet
  • Olağanüstü durum ve pek önemli sebeple hakimin evlenmeye izin vermesi
     
    Markaların Korunması ve Haksız Rekabet
     

    KARAL HUKUK BÜROSU olarak Markaların Korunması ve Haksız Rekabet ile ilgili makaleyi bilgilendirme amacıyla sunmaktayız. 

    Günümüzde ekonomik düzende tüm değerlerin önüne geçen “marka”nın tanımını yaparak başlayalım. 556 sayılı Markaların Korunması hakkında K.H.K.`nin “markanın içereceği işaretler” başlıklı 5. maddesine göre, “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir”. O halde, “MARKA: Benzer ürünleri yada hizmetleri başkalarının ürün yada hizmetlerinden ayırt etmek üzere kullanılan yada belirli bir hizmetin sunulması sırasında kullanılan AYIRT EDİCİ İŞARET olarak tanımlanabilir.

    Tescil edilmeyen marka size ait değildir. Markaların korunmasından yararlanabilmek için en önemli unsur markanın tescil edilmiş olmasıdır. Sizin tarafınızdan kullanılan ve maruf ve muteber hale getirilmeye çalışılan marka başka bir kişi tarafından tescil edilirse artık marka tescili yaptırana ait olacaktır. Yeri gelmişken Ticaret Siciline tescil edilen ticaret unvanlarının da marka olarak kabul edilemeyeceğini belirtmekte fayda görüyorum.

    Markaların korunması, marka sahiplerinin ürün ya da hizmetlerinde kullandıkları markayı koruyan sistemdir. Bu bağlamda, marka tescilinin amacı, özel yasa ile korumadan yararlanmaktır. Türkiye`de, 28 Nisan 1304 tarihli Fabrika Mamulatiyle Eşyayı Ticariyeye Mahsus Alameti Farikalara Dair Nizamname ile başlayan Markaların Korunması ile ilgili hukuki düzenlemeler, 551 sayılı Markalar Kanunu, 551 sa. KHK ve nihayet 556 sa. KHK ile devam etmiştir. Ayrıca, Türk Ticaret Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, Borçlar Kanunu, Avukatlık Kanunu ve diğer bazı mavzuatta Markaların korunmasına yönelik hükümler mevcuttur. 518 sayılı Kanun ile kurulan Türk Patent Enstitüsü ise, hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hem de uluslararası anlaşmalar gereği tüm dünyada tescilli markaların Türkiye`de tescili ve korunması ile ilgili kurumdur.

    Türkiye, Markaların Korunması konusunda en geniş kapsamlı yapılanma olan Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Kuruluş Anlaşmasını 26.01.1995 tarihli, 4067 sayılı Kanun ile uygun bulmuştur. Yine 07.04.2004 tarih ve 5117 sayılı Kanun ile La Haye Anlaşmasının Cenevre Metnine katılmamız uygun bulunmuştur. Bu şekilde TPE`de tescil edilen markalar, Madrid Anlaşması, Madrid Protokolü, Nice Anlaşması, Paris Sözleşmesi, La Haye Anlaşması ile sağlanan markaların korunmasından yararlanmaktadır.

    Marka tescili yapılırken, seçilen markanın yani ayırt edici işaretin diğer markalardan farklı olması ne kadar önemli ise marka tescilinin kapsayacağı malların ya da hizmetlerin doğru saptanması da o derece önemlidir. Marka tescili ile sağlanan koruma markanın kullanılacağı mallar ile sınırlı olduğu için mal ve hizmet listesi doğru sınıflandırılmalıdır. Bu sınıflandırma Nice Anlaşması ile oluşturulmuştur ve Markalar Mevzuatında “Nice Sınıflandırması” olarak adlandırılmıştır. Örneğin, ayakkabı üreten bir firmanın Nice sınıfı olarak sınıf 37`yi seçmesi gerekirken, ayakkabı boyası üreten firmanın sınıf 2`yi seçmesi ve bu şekilde markasını tescil ettirmesi gerekir. Aksi halde marka korumasından yararlanmayacaktır.

    Marka korunmasından yararlanmanın en önemli unsuru markanın tescil edilmiş olmasıdır. Ancak, bu tek başına yeterli değildir. Markasını maruf ve muteber hale getiren kişiler ancak tescilden yararlanabilir. Daha doğru bir ifade ile markanın tescili ve bu tescilin tam koruma sağlaması için o markanın haklı ve gerçek sahibi olmak gerekir. Sitemizde yer alan ve kendi takip ettiğimiz dava, “Karafırın” markasını maruf ve muteber hale getiren ve adına tescil ettiren müvekkil firma, markasına iltibas oluşturan davalı B… Karafırın Ltd.Şti`nin hem marka başvurusunun iptali, hem de şirket ünvanından “Karafırın” ibaresinin silinmesi ile sonuçlanmıştır. Literatüre de geçen bu davada haklı çıkmamızın bir nedeni tescil ettirmiş olmak ise diğer nedeni, markayı müvekkilin maruf ve muteber hale getirmiş olmasıdır. (Bkz. Erdal NOYAN, Marka Hukuku, Ekim 2004, sf. 365 vd.) O halde marka tescili, haklı olanı, gerçek marka sahibini korur demek yerinde olacaktır.

    TPE, Marka koruma süresi ise 10 yıldır. Tescilden itibaren 10 yıl geçtikten sonra markanın yenilenmesi gerekir, süresinde yenilenmeyen marka hiç tescil edilmemiş gibi korumasız kalır.

    Marka korunmasından yararlanmanın şartlarından biri de markanın kullanılmasıdır. Maalesef kötü niyetli kişiler özellikle başkalarına pazarlamak için, kullanmadıkları markaları adlarına tescil ettirmektedirler. Bunun önüne geçmek için 556 sa. KHK ile getirilen hüküm ile tescil edilen marka 5 yıl içinde kullanılmaz ise Mahkeme kararı ile tescil iptal edilebilecektir.

    “MARKA HAKKINA TECAVÜZ” ile “HAKSIZ REKABET” ARASINDAKİ FARK.

    6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu`nun 56.maddesinde; "Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir" şeklinde tanımlanmıştır. Markanın taklit edilmesi de bu bağlamda aldatıcı harekettir. Her iki halde de markanın haksız olarak kullanılması söz konusudur. Bu nedenle iki terimin kapsamı karıştırılabilmektedir. Bir haksızlık karşısında, haksız rekabetin önlenmesini mi, yoksa Markanın Korunmasını mı talep edeceğiz? Bunun en güzel cevabını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 12.12.2007 gün, 2007/11-965 E. 2007/961 K. sayılı ilamında vermiştir: “Markanın izinsiz kullanımı tescilsiz marka yönünden HAKSIZ REKABET, tescilli marka yönünden ise, MARKA HAKLARINA TECAVÜZ sayılır”.

    TTK tarafından açıkça tanımlandığı üzere, her türlü aldatıcı hareket ve hüsnüniyet kaidelerine aykırı tüm suistimaller haksız rekabet sayılmaktadır. Burada hareketle, markamızın taklit edilmesi, iltibas yaratılarak alıcıda yanlış algılamaya neden olmak, sahibinin izni olmadan markayı aynen kullanmak haksız rekabet teşkil etmektedir. Bu eylemlere karşı genel kanun hükümleri (TTK m.56 vd.) gereğince haksız rekabetin önlenmesini talep etmek mümkündür. Ancak, özel kanundan (556 sa. Markaların Korunması Hk. KHK) yararlanabilmek için markanın TPE nezdinde tescil edilmiş olması, olmazsa olmaz unsurdur. İki kavram arasındaki bu ince çizgi uygulamada büyük bir farlılık yaratmaktadır. Tescilli markanız izinsiz kullanılırsa veya iltibas yaratacak şekilde taklit edilirse, markanızın korunmasını isteyebilirsiniz. Marka tescilli olduğu için haklı olduğunuz yönünde karine mevcut olacak ve sadece kullanımı veya iltibasın varlığını ispatlamanız hakkınızı almak için yetecektir. Oysa, markanızı tescil ettirmemiş iseniz, bu halde önce markanın sahibi olduğunuzu ispatlamanız daha sonra haksız rekabetin varlığını ispatlamanız ve haksız rekabetin önlenmesini talep etmeniz gerekecektir. Kısaca özetlersek, markanın haksız ve izinsiz kullanıldığı durumda; aksinin ispat yükü, tescilli ise karşı tarafa, tescilli değilse size ait olacaktır. Markanız tescilli ise markaların korunmasından yararlanacaksınız, değilse, genel hükümlere göre hakkınızı arayacaksınız.

    Kıssadan hisse; “Marka” olalım, “marka” yaratalım, “marka”mızı tescil ettirelim.

     

    BİLGİ: Bu verilen bilgiler genel bilgiler mahiyetinde olup, bir dava açılması durumunda yetkili kişi veya hukukçulardan bilgi alınması tavsiye edilir.Olaya ve duruma göre değişecek uygulamalardan sorumluluk söz konusu değildir.
    Ana Sayfa  |  Kurumsal  |  Ekibimiz  |  Çalışma Alanlarımız  |  Örnek Kararlar  |  Makaleler  |   Başarılarımız  |  Vekaletname  |  Kariyer  |  İletişim
      © 2008 Karal Hukuk. Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı Tel: +90 212 543 43 10 - 561 29 39 Faks: +90 212 543 43 12 | Web Tasarım Grimor