• Kamulaştırma (İstimlak ) Davaları
  • Kamulaştırma Kanununda Yapılan Değişiklikler ile Hedeflenen Amaçlar
  • Kamulaştırılan malın geri alınması davası
  • İmar Planları ileTaşınamazlara İmar izni verilmemesi ve İmar planı İptali Davaları
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi` ne Müracaat
  • Yabancı Uyruklu Gerçek Kişilerin Türkiye`de Taşınmaz edinmeleri
  • Taşınmaz mal zilyedliğinin idari yönden korunması
  • 2B Orman Arazilerinin Hukuksal Durumu
  • Ecrimisil Davası
  • Anonim Şirketlerde Ana Sözleşme
  • Vakıflar ve Ticari İşletme İşleten Vakıflar
  • Markaların Korunması ve Haksız Rekabet
  • Olağanüstü durum ve pek önemli sebeple hakimin evlenmeye izin vermesi
     
    Ecrimisil Davası
     

    • Ecrimisil Davası :

    1) Giriş:

       Taşınmaz mallar üzerinde ecrimisil uygulamada özellikle haksız zilyedlerin yararlanması bakımından hukuk alanında önemli sorun teşkil etmektedir.
       Ecrimisil, deyim olarak eski hukukumuzdan bugünlere kadar gelmiştir. Medeni Kanununda ve Borçlar Kanununda kurum olarak yer almamakla birlikte kimi yasalarımızda da kendisinden söz edilmiştir. Yargıtay içtihatlarında da; ecri misil bazen haksız fiil, bazen kira akti olarak yorumlanmıştır.                                                                                                                                 
       Uygulamada, eski hukukun etkisi ile, Medeni Kanun bakımından kötüniyetli zilyedlerin ödeyeceği tazminat da ecrimisil olarak anılmıştır. Yargıtay’ın değişik kararlarında söz konusu olan ve 25.5.1938 tarihli ve 37/29-38/10 Sayılı bir içtihadı birleştirme kararında  tazminatın niteliğini kira bedeline benzetmiştir. Yargıtay bu kararında ecrimisilin kira bedeli gibi BK.m.126 gereğince 5 yıllık zamanaşımına tabii olduğunu kabul etmiştir.

      Yargıtay 8.3.1950 tarih ve 22/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile görüşten dönmüş, fuzuli işgalin kiraya benzetilemeyeceğini, bunun bir haksız fiil sayılması gerektiğini ve bu sebeple ancak bir zarar meydana gelirse tazmin ettirilebileceğini kabul etmiştir. 1950 tarihli karara göre bir kimsenin kiraya vermediği ve vermeyeceği bir taşınmazı diğer bir kimse işgal eder ve kullanırsa, ortada bir zarar olmadığından hareketle tazmini de gerekmeyecektir.

       Doktrinde de bu sorun tartışmalıdır. Bazı yazarlar haksız fiil esasını, bazıları ise sebepsiz zenginleşme bulunduğunu, bazı yazarlar ise bizzat kullanmanın ‘elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği ürünler’ kavramı içinde yer alacağını kabul etmektedir.

       Zarar bulunmamasına rağmen, ecrimisil davalarına da MK. md.925’e dayanan diğer tazminat davalarında olduğu gibi, kıyasen haksız fiil tazminatına ait zamanaşımının (BK.60) uygulanması kanunun ruhuna ve kurumun bünyesine uygun düşer. Nitekim Yargıtay bakımından da bu durum benimsenmiştir( Yargıtay 4. HD. 3.4.1979, 9276/4512)

     

    2) PAYDAŞLAR ARASINDA KÖTÜNİYETLİ ZİLYEDİN SORUMLULUĞU

       Ortak taşınmazın paydaşlarından ecrimisil talep eden davacı paydaşın, dava tarihinden önce, ortak şeyden faydalanmak isteyip de engellendiğini, yani intifadan men edildiğini ispat etmesi gerekir.
       MK 625. md. İntifadan men koşulunun yasal dayanağıdır. Çünkü söz konusu olan maddeye göre; ortak mülkiyette her paydaş, öbür paydaşların hakları ile bağdaştıkça o ilgili olan şeyi kullanabilir. Öbür paydaşların haklarına tecavüz eden bir davranış içerisinde bulunmadıkça, o şeyin tamamından yararlanabilir. Böyle olunca da intifadan men eden paydaş ecrimisil ile yükümlü olmaz.


    3) GİDERLERİ TALEP HAKKI:

       İyiniyetli olmayan zilyed hak sahibi için de yapılması zorunlu olan giderlerin karşılığını isteyebilir ancak yararlı ve lüks giderleri isteyemez. Buna karşılık yararlı ve lüks giderleri mala zarar vermeden ayırmak mümkün ise kötüniyetli zilyedin, aynen lüks giderler için iyiniyetli zilyedin sahip olduğu ayırma yetkisine sahip olması gerekmektedir. Ayrıca bir malda meydana gelen ekleri zararsızca ayırma imkanı varsa ve geri vermeyi talep eden bunlara ait giderleri ödemeyi talep etmiyorsa, kötüniyetli zilyedin sözü geçen ekleri ayırıp alabileceği doktrin tarafından savunulmaktadır.

       Kanun malda hak sahibi için de yapılması zorunlu olan giderlerin tazminini kabul etmiştir. Fakat giderin hak sahibi için de zorunlu olup olmadığının objektif esaslara göre tayin edilmesi gerektiğini ve isteyebileceği giderleri talep hakkı BK.m.66’daki zamanaşımına tabii olacaktır. Giderleri talep hakkı malı geri verilmesinin istenmesi ile doğduğuna göre, zamanaşımı da bu tarihte işlemeye başlar.


    4) KAMULAŞTIRMA ve MAHKEME KARARI İLE İKTİSAPLARDA ECRİMİSİL

       Kamulaştırmada, muvazaa, gabin ve şufa davaları sonunda alınan ilamlarla vuku bulan iktisaplarda, ecrimisil ile sorumluluğun başlangıç günü tartışma konusu olmuştur.
       MK. 633.md’ye göre; Taşınmaz mal mülkiyetini iktisap için tapu sicilince kayıt şarttır
    der ve ikinci cümlesinde ise; kamulaştırmada tescilden önce mülkiyetin iktisap edileceğini açıklamıştır.
       Diğer taraftan MK. m. 643, c.2’de de; Menfaati amme için yapılan istimlak halinde mülkiyetin ne vakit zail olacağı kanunu mahsus ile muayyendir hükmüne yer verilmiştir.
            İşte bu hükümlerle taşınmaz mal mülkiyetinin intikal edeceği an özel kanuna bırakılmış                                  ve bir boşluk yaratılmıştır. Bu tartışmalar, 4.11.1983 gün ve 2942 Sayılı ‘‘Kamulaştırma Kanunu’’ m.25 ile çözümlenmiştir. Sözü geçen m.25, f.I, c.2’ye göre, mülkiyetin idareye geçmesi, bu kanundaki özel hükümler dışında kamulaştırma işleminin idari yargı yönünden kesinleşmesi ile olur. Bu tartışmalar, 4.11.1983 gün ve 2942 Sayılı ‘‘Kamulaştırma Kanunu’’ m.25 ile çözümlenmiştir. Sözü geçen m.25, f.I, c.2’ye göre, mülkiyetin idareye geçmesi, bu kanundaki özel hükümler dışında kamulaştırma işleminin idari yargı yönünden kesinleşmesi ile olur.
      
    5) DELİLLER ve DAVANIN ISPATI

       Deliller ispat kurumunun araçlarıdır. Her davada olduğu üzere ecrimisil davalarında da, davalı davayı inkar ettiği taktir de, davacı davasını ispat etmek zorundadır. Yani ispat külfeti davacıya düşer.( MK. m. 6)
       Davacı, taşınmazının davalı tarafından işgal edildiğini, kısmi işgal söz konusu ise, taşınmazın ne miktarının işgal edildiğini ve bunun işgal müddetini ispat etmek zorundadır.
        
    7) ECRİMİSİL DAVALARI İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI:

    • Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 4.12.1998 gün, E:1996/4, K: 1998/3 Sayılı kararında ‘ kazandırıcı zamanaşımı yolu ile tapusuz taşınmazların edinilmesine ilişkin Türk Medeni Kanunu’nun 639/1. maddesine göre verilen tescil kararları İNŞAİİHDASİ (YAPICI KURUCU YENİLİK DOĞURUCU) nitelikli kararlardır. Mülkiyet hakkı bu hakkın kesinleştiği anda kazanılır’.

    • Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 1995/ 2341 ve K: 1995/ 2440 Sayılı kararında  ‘Belediyelere ait taşınmazların işgalinden sonra, adli yargıda açılan ecrimisil alacağı davalarında; alacağın Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre tahsil edileceği kabul edilerek, görevsizlik kararı verilemez’.

    • Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/ 10037 ve K: 2005/ 10911 Sayılı kararında ‘Somut olayda, tapu tahsis hak sahibi ve yapı maliki şahsın davada yer almasının sağlanması, ondan sonra işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekir’.

    • Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/ 13460 ve K: 2005/ 13858 Sayılı kararında ‘davacı olan malik, taşınmazın A.’nın işgalinde bulunduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesini isterken, davalı karşı davasında taşınmazın dava dışı A.’dan aldığı borç karşılığı inançlı işlemle devrettiğini savunmuş, mahkemece bu savunmaya değer verilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. İnanç sözleşmesi, inanananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup alacak ve mülkiyetinin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

    • Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2005/ 7582 ve K: 2005/ 9111 Sayılı kararında ‘ İİK.’nun 134. maddesine göre, icra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı, ihale anında o gayrimenkulün mülkiyetini iktisap eder. İhale ile mülkiyeti kazanan alıcı, kural olarak taşınmazın nefi ve hasarını da üstlenmiş olur. Bu durumda alıcı malik sıfatı ile taşınmazı işgal eden şahsın tahliyesini isteyebileceği gibi, fuzuli işgal sebebiyle aleyhine ecrimisil istemiyle dava da açabilir. Açılacak bu davada ecrimisil, borçluya gönderilecek ihtarın tebliğinden 15 gün sonra isteneblir. İhalenin feshinin istenmiş olması halinde ise, bu konuda ki dava sonuçlanıp kesinleşinceye kadar, ihale yoluyla satılan taşınmaz icra dairesi tarafından muhafaza ve idare edilir.

    • Yargıtay Genel Kurulu E: 1996/1-40 ve K: 1996/177 Sayılı kararında ‘Yıkımda aşırı bir zarar yasada tanımlanmadığından, binanın korunmasındaki genel yarar kadar, arsa sahibi yönünden de subjektif değerlendirme yapılarak, hak dengesi kurulmak suretiyle takdir hakkı kullanılmalıdır. Muhdesat; arsa bütünlüğünü bozan, ruhsata bağlanmaksızın inşa edilen üçüncü sınıf küçük bir yapı ise fahiş zarar doğurmaz.

    • Yargıtay Genel Kurulu E: 2006/3-76 ve K: 2006/109 Sayılı kararında ‘İcra iflas kanununun 135.maddesi ile gayrimenkul borçlu tarafından ve hacizden evvelki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akde dayanmayarak başkaları tarafından işgal edilmekte ise, 15 gün içinde tahliyesi için borçluya veya işgal edene bir tahliye emri tebliğ edilir. Bu müddet içinde tahliye edilmese zorla çıkartılıp gayrimenkul alıcıya teslim olunur’ hükmü getirilmiştir. O halde davalıya bu madde gereğince gönderilen tahliye emri 21.05.1999 gün tebliğ edildiğine göre, davacının davalıyı zorla çıkartmaya hak kazandığı tarih olan 7.06.1999 tarihinden itibaren davalının işgalinin haksız olduğunun kabulü ile bu tarihten sonrası için hesaplanan ecrimisile hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, kiracılığın tespitine yönelik şikayet ve mahkemece red kararı ile davalının ecrimisil ödemeyi kabul ettiği yönünde davacı bankaya sunduğu 27.07.2000 tarihli belge esas alınarak ecrimisile hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.

     

     

     

    BİLGİ: Bu verilen bilgiler genel bilgiler mahiyetinde olup, bir dava açılması durumunda yetkili kişi veya hukukçulardan bilgi alınması tavsiye edilir.Olaya ve duruma göre değişecek uygulamalardan sorumluluk söz konusu değildir.
    Ana Sayfa  |  Kurumsal  |  Ekibimiz  |  Çalışma Alanlarımız  |  Örnek Kararlar  |  Makaleler  |   Başarılarımız  |  Vekaletname  |  Kariyer  |  İletişim
      © 2008 Karal Hukuk. Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı Tel: +90 212 543 43 10 - 561 29 39 Faks: +90 212 543 43 12 | Web Tasarım Grimor